24 Mart 2012 Cumartesi

Hayat bu işte

Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki..Farkedemedi. Gelmişti 30'una kimseye farkettirmeden. Kendide farkında değilken. Ne zaman çocuktu, ne zaman genç oldu, ilk ne zaman sevmişti, ilk başarısı neydi, hepsi birer yağmurlu bir günde evinin penceresinden dışarıyı görebildiği kadardı. Cama vuran küçük yağmur tanelerinin birbirleriyle yarışı; hayatla olan savaşını anımsatıyordu ona. Zamanı geldiğinde yan yana koşan damlaların birleşerek daha güçlü olduklarını gördü. Çizdikleri yolda daha hızlı ilerlediklerini ve bir zaman sonra arkalarında küçük su taneciklerini bıraktıklarını gördü. Daha sonra küçük su taneciklerinin zamanla büyüdüğünü  onların da birleşerek çizdikleri yolda ilerlediklerini gördü. Ne de çok benziyordu hayata... Hayatına... Sadece o birleşmiş halde ilerleyen büyük damlanın sonunu göremedi. Çok hızlı ilerlemişti çünkü. Ne diyeceğini bilemedi. Çocukken yaptığı gibi, eliyle buğulanan cama ismini yazdı, altında imzası oluşmuştu bile. Daha sonra gözlerini yumdu. Hayat buydu işte. Teşekkürler..

22 Mart 2012 Perşembe

" Anlayış "

Var edenin verdikleriyle başladığımız bu hayat serüveninde yine aynı var edenin yok edişiyle yok olacağız bu dünyadan. Şimdi niye böyle bir giriş yaptım ki ben. Galiba uzun bir süre kendimi size affetirmeye çalışacağımın hissiyatıyla... Nafile... Biliyorum ama hayat o kadar hızlı ki.. Kime açıklıyorum ki? Sende biliyorsun bunu en az benim kadar. Evet biteli 3 ay oluyor, nerede hata yaptığımızın sözünü verdiğim, Fatih Sultan’a sorduğum sorumun cevabını bulabilmek için çıktığım serüven biteli... Evet atam Fatih, ne mi eksik? “Anlayış”. O kadar geniş kavramki onu açıkladığında insan acizliğine çok gelebiliyor. Hani derler ya "anlayışsız insan" vs. işte bu onun gibi bir kavram değil. İçinde neler barındırmıyorki. Bir kuramin, bir maddenin neden yapıldığının anlaşılmasından, empati kurabilmeye kadar gidiyor, gidiyor ve oralarda bir yerlerde kayboluyor. Ve daha sonra bir bakıyorsun "amaan boşver" ile geri dönmüş. İşte eksiğimiz buymuş Sultan Fatih . Sahi ben sana niye anlatıyorum ki bunları zaten biliyorsun. Belkide yüz yıllık ağaç olarak gördüğüm için biriyle çaresizce mi paylaşıyorum bilemedim.  -Her neyse diyorum. Zaten bunu diyişimin sebebidir şu ana kadar buraya yazmayışım dostlar. Şaşkınlık, çözümü bulamamazlık herneysecilik, aman boşvercilik.. Sadece senden -bunu hatırım için okuyan- dosttan tek temennim sorgulamak. Sorgula lütfen. Eskiyle yeniyi, senle başkasını, yaptığınla yapmadığını, yapmadığınla yapmadığını, yapmadığınla yaptığını, başkasının yaptığıyla senin yapıp yapmadıklarını, başkasının düşünceleriyle seninkileri... en önemlisi hayata geliş amacını...... Söz bitti galiba, sorguya düşmüş olabilirim bende afedersiniz.  Teşekkür ederim. http://www.youtube.com/watch?v=8LwGYrzx3DM